en yeni oyunlar

   
  bdvreklamver
  MIHILLEMİYELER
 
                                                            MIHELLEMİYELER
Kökenleri 4500 yıl önce mardin çevresinde kurulmuş olan akad imparatorluğu'na dayanan topluluk. dilleri ise arapça'nın qıltu lehçesidir ve mıhellemice diye bilinir. ancak süryani kaynaklarınca, bu topluluğun aslen süryani ve hristiyan olduğu, dillerinin ve kökenlerinin arami olduğu fakat 1600'lü yılların başında islamiyeti kabul ettiği öne sürülmektedir.


           MIHELMİ’LERİN  KÖKENİ VE TARIHLERİ
Bu konuda mıhelmı dernek başkanı M. Ali Aslan mıhelmilerin kökeni hakkında kamuoyunda yanlış bilinen bazı bilgiler olduğunu bu bilgilerin ise. Etnik köken olarak Kürt asıllı olduklarından tutunda Türk asıllı olmalarına kadar, yine köken olarak Arap mı yoksa Arami/Süryani mi oldukları tartışmalarıdır. Mıhellemilerin içinde hiç şüphesiz asimile olan Kürtler de ,Türkler de,Farslar da, İbraniler de ,Süryaniler de , Yezidiler de,Şemsiler de  mevcuttur.Aynı şekilde Kürtlerin , Süryanilerin ve İbranilerin için de asimile olan Mıhellemiler de olduğunu belirten M. Ali aslan  şuan tek bilinen ve ulaşılan bilimsel kaynaklar mıhelmılerın akkad kökenli olduklarıdır.
çünkü akkad dilini kullanıyorlar.  Son üç yıldır  Mıhellemi Diyalog Derneğinin öncülüğünde Mıhellemiler ile ilgili çalışmalar yapılıyor. Tarihleri boyunca ilk kez bir yapılanmaya giden Mıhellemiler oluşturduğu bir dernek çatısı altında bir araya geldiler.  Yapılacak çalışmalarla mıhelmılerın kökeni ve tarihleri hakkında  ileride daha kesin konuşmamızı sağlayabilir. dedi 
 
          MIHELMİLERİN KONUŞTUKLARI  DİLLER VE MİHELMİCENİN YOK OLMA TEHLİKESİ
 Bu konuda yapılan araştırmalarda Mıhellemicenin Arapçanın bir lehçesi olduğu ve Qıltu lehçesiyle isimlendirildiği. Bu lehçenin Akkadlar öncesine uzandığını ve Akkadça’dan bir çok kelimeyi özgün haliyle günümüze kadar ulaştırıldığını delileriyle bizlere sunmaktadır. BazıAkkadça kelimelere örnek verecek olursak; “ Dewmê, Dewqe, Rawta” ve Fıne (Öğlen Yemeği) sözcüğü sadece Mıhellemice de mevcut olup, doğu ve batı Süryanicesinde ise kısmen değişikliğe uğradıği. Belirtiliyor. Ayrıca günümüzde ise mıhelmılerın Türkçe, Kürtçe ve Arapça gibi bazı dıllerıde öğrenerek günümüz konuştukları belirten dernek başkanı ali aslan mıhelmılerın bu dillerı sadece günlük yaşamda diğer halklarla işki kurmak için öğrendiğini belirtti.ama  zamanla bu dilleri o kadar çok kullandılar ki kendi dilerini kuşaktan kuşağa aktaramamalarına sebep oldu . buda mihelmiçenın unutulmasına ve yok olmasına  sebep olabilmekte biz de mıhelmiçenın unutulmaması için çalışıyoruz. Ve elimizden ne geliyorsa  yapaçaklartını belitti.
             MIHELMILERIN BAĞLİ OLDUKALRI DİNLER
Mıhellemiler tarihte ilk olarak Akkad ve Sümerlerden aldıkları çok Tanrılı inançlara bağlıidiler. Buna Mezopotamya dinleri dahildir. ( Kewakibun, Şemsi, Kameri) gibi.Mihelmilerin Tek Tanrılı dini inançlarla tanışmaları sonucu Musevilik, Hırıstiyanlık ve İslamiyet’e çabucak intibak göstererek bu dinlere mensup oldular. Halen bu üç büyük dine mensup dünyanın değişik coğrafyalarında Mıhellemilerin olduğu belirtilmektedir. yüz yılın başlarında  daŞemsi ve Kameri Mıhellemilerin büyük coğunluğu değişik sebeplerden ötürü Süryani ve Ermeni kilisesine intisap ettiği. Nusaybin, Mardin ve Diyarbakır Yahudilerinin büyük bir kısmı Mıhellemi olup, Mıhellemice konuştuklarını belirten başkan mıhelmılerın bağlandıkları dinlere ait eserler yaptıkları ve bu eserlerın bazıların günümüze kadar geldiği bunların en önemlilerinin (deyr esed, deyr çib, deyr amar) gibi eserler olduğunu söyledi.
                     MİHELMİLERİİSLAMİYETLE TANİŞMALRİ
,
  Mıhelmılerıİslamiyet giriş tarihleri ile ilgili çeşitli söylentiler mevcut özellikle Marİğnatiyos I. Efrım Bet Barsawmo (1887-1957) nun Turabdindeki Süryani Ortodoks Kilise ve Manastırlarındaki bazı günlüklerden derleyerek  1924 yılında telif ettiği “ Turabdin  Tarihi ” adlı eserinde yer alan bilgilerdir. Bu bilgilerde mıhelmilerim  İslamiyet girişlerini  300 ve ya  400 yıöncesine dayandığı iddasi mevcut ama Türkiye’deki mıhelmiler bu ıddayi kabul etmediler. Özellikle  Osmanlı Arşivindeki  1526 ve 1567  tarihli 998 ve 1095 no’ lu tahrir defterleri ile Kuyud-u Kadime arşivi 96 ve 97 no’lu defterlerde  sırasıyla: Epşé , Babişlü(Balışi), Mizizax , Estel ,Belbin ,Elin, Tafi(Tafo), Kefer Huwar ,Deyrizbina ,Şurozba, ve Kefer ‘allab , Müslüman Mahalmi Cemaati olarak geçmektedir.Yani müellif’in iddia ettiği tarihlerden 57 yıl ile 83 yıl arası bir fark söz konusudur.Yine  Nusaybin ile ilgili 1518 tarihli tapu tahrir defterlerinde Nusaybin ve köylerindeki Mıhellemilerden Müslüman Mahalmi Cemaati diye söz edilmektedir. Bütün bunları bir kenara bırakıp Mar Şem’un’un 700 ‘lü yıllarda Habsınas’ta Kilisenin hemen yanı başında inşa ettirdiği ve kalıntıları hala mevcut Camiye ne demeli.(Diyarbakır ulu camiden sonra ki Türkiye’de en eski Camii),yine takriben 1000(Bin) yıldır Haldeh’te Camii olarak kullanılan mağaraya ne demeli(içinde kitabesi de) vardır. yanı yapılan araştırmalar mıhelmilerrin İslamiyet  geçişlerinin  bin yıldan fazla olduğunu  göstermektedir.
                    MİHELMİ DİYALOG DERNEĞİ VE KURULUŞ AMACİ
   Mihelmi dernek başkanı  M.Ali Aslan  derneği kurmadaki amaç imiz  mıhelmılerı bir dernek altında birleştirmek onların kendi kültürlerini bilmelerini sağlamak  ve mılemmilerin tarihlerini  onlara öğretmek olduğunu belirtti. Ayrıca biz Mardin Nusaybin de her sene mıhelmılerın katıldığı şenlikler düzenliyoruz bu şenliklerde mıhelmiçşarkılar şiirler okunuyor mıhelmılerın birbirleri ile tanışıp kaynaşmalarını sağlıyoruz ve özellikle buşenliklere mıhelmılerın gençlerinin katılmalarını sağlıyoruz çünkü gençlerin kendi ırklarınıdillerini unutmalarına engel olmaya çalışıyoruz mıhelmiçenın ortadan kalkmasına da engel oluyoruz diyen  dernek başkanı Aslan konuşmasına şöyle devam etti. “Derneği kururken bazızorluklarla karşilaştik. İlk olarak  kurduğumuz dernekte kendi  adimizi şimdilik yalnizca parentez  içinde kullana biliyoruz  Çünkü Türk Dil Kurumu tarafından “ mıhelmı” diye bir kelimenin olmadığı gerekçe gösterildi. Bunun üzerine dernek yöneticileri “Sami Irkı” ismiyle oluşuma gittiler, Sami ırkı ise temel olarak Araplardan, Yahudilerden, Süryani, Arami, Fenekiler, Akkadlar ve diğer bazı Ortadoğu kökenli etnik gruplardan oluşur. Ama  dernek yöneticilerin ısrarlı talepleri sonrası mihelmi kelimesini  parentez içinde bile olsa kullanmamıza izin verdiler bizde derneğin ismini Sami (Mıhellemi) Dinler, Diller ve Medeniyetler Arası Diyalog Derneği  yaptık  Diyen aslan “Türkiye’nin içinde olduğu bu demokratik ortamında ‘da yararlanarak hem bu kadar  büyük bir geçmişe sahip bir ırkın  yok olmasına  engel olmak istedik.” Türkiye kültürel olarak çok zengin bir konumda. Geçmişten günümüze Anadolu çok farklı kültürlere ev sahipliği yaptı. Türkiye bu zenginliği iyi kullanmalı bu zenginlikten korkmamalıdır. Aksine bu zenginlikleri ile barışıp bu zenginliklerini kullanmalıdır. Bu Türkiye için  büyük bir fırsattır. Diyen başkan bunun için biz elimizden geldiği kadar yardımcı olacağız dedi.


Mıhellemiler olarak anılan halk topluluğu gündelik yaşamlarında sami bir dil ailesine mensup Arapçanın kıltu (Qultu) lehçesini konuşan inanç bakımından çoğunluk Sünni İslam ve Şafii mezhebindendirler. Ayrıca Hristiyan ve Musevi Mıhellemiler de bulunmaktadır. 

Nüfuslarının büyük bir bölümünün Turabdin ve çevresinde olduğu Mıhellemiler hakkında ileri sürülen görüşlerden birisi Mıhellemilerin Beni Rebia’ya (büyük bir arap kabilesi) bağlı kabilelerden oluştuğu görüşüdür. Bir başka görüşe göre ise Mıhellemilerin Aramilerin bir kolu olup MÖ.1050 yıllarında Hititlerin gücünün zayıflamasıyla Arabistan çöllerinden anadoluya gelmiş olduklarıdır. Sami ırkından geldikleri bilenen bu halkla ilgili I. Tiglat Plaser’in yazıtında Ahlami Armaye diye söz edilmektedir. Varolan görüşlerden bir tanesi ise Mıhellemilerin Tunus ve Cezayir’den anadoluya göç eden Beni-hilal kabilesine mensup Araplardan müteşekkil olduğu ileri sürülüyor. Bunun yanında Mıhellemi kelimesinin XV. Yüzyılda adı geçen bir Kürt aşireti olan Maklemite’den kaynaklandığı dolayısıyla bu topluluğun aslında kürt olduğu iddia edilmiştir. Aynı Şekilde kimi Süryani kaynaklarınca bu topluluğun aslının Süryani ve Hristiyan olup 1600’lu yıllarda Müslümanlaştığına değinilmişse de 1525 yılındaki Osmanlı belgelerinde kendilerinden Müslüman mahalmi cemaati diye söz edilmektedir. 

Mıhellemileri kültür ve yaşam tarzı olarak diğer komşu halklardan ayıran fazla olgu olmadığı için sadece dil konusunda bir farklılık olduğu görülmektedir. Mıhellemilerin çoğu Türkçe ve Kürtçeyi iyi konuşurlar ve bununla beraber bir istisna olarak Hapsınas (Mercimekli) Köyü sakinleri Süryaniceyi çok akıcı konuşabilmektedir.Kırsal kesimdeki Mıhellemiler Süryani ve Kürt komşularıyla aynı ekonomik etkinlikleri paylaşırken şehir merkezindekiler ise küçük ve esnaflık ve ticaretle birlikte yoğun olarak resmi devlet işlerinde çalışmaktadırlar. Geniş aile yapısının ve akrabalık kurumunun yaygın olduğu Mıhellemiler de akraba ve grup içi evlilik tercih edilmekle beraber diğer Müslüman komşu halklarla evlilik ilişkileri ve diğer kan dışı akrabalıklar kurmaktadırlar.Yakın Geçmiş Mıhellemi Mir'leri ile doludur.Bunlara bakıldığında 16.yy.’ın sonlarında sahneye Mıhellemi Mir’i Fil İsa bey çıkar, Midyat ve TurAbdin bölgesinde giderek artan bir şiddetle yönetime egemen olmuştur.Deyrizbine(Acırlı) 'nın Darıssor bölgesinde oturmuştur. Maiyetindeki Süvari’leriyle Üzerine gelen kalabalık Osmanlı kuvvetlerini dağıtması ve geriye dönen askerlerin onun bir defada kılıcıyla on kişiyi öldürdüğü nü söylemelerinden sebep‘‘Fil İsa Beg(Bey) ’’ adıyla tanınmıştır. Emsallerinden farklı olarak maiyetindeki Süvarilerini kalkanla donatmıştır. Mıhellemiler, en fazla Süvari’ye İsa Bey zamanında ulaşmıştır bu konuda Suriye’deki kamışlı kütüphanesindeki kaynaklar abartılı rakamlar vermekle birlikte, bu topluluğun sayıca oldukça kalabalık olduğu, kendilerine has ırki özelliklerin ve konuşma dilinin olduğu, bölgedeki ağa ve şeyhlerin bu topluluktan geri çekindiğini belirtmektedir. İsa Bey’in çocukluk yaşamı koşulları konusunda fazla bilgi yoktur. Bilinen tek şey koyu dindar olduğu ve‘‘Mirlik’’in İsa Bey ve kardeşi Halil Bey tarafından yönetildiğidir.1800’lü yılların ilk çeyreğinden sonra Halef Bey ‘‘Mahallemi Mir’’i olmuştur.İsa Bey'in Torunlarındandır,Beyliğin kendisine hangi şartlarda geçtiği bilinmemektedir.Halef Beg(Bey) Midyat kazasında ki birçok bölgeyi idaresine almayı başarmıştı ve Mütesellim(vergi toplayıcısı) gibi hareket etmekteydi, bu durum Musul Valisi Mehmet Paşa’yı rahatsız etmişti. İsveç gizli belgelerinde elçilik yazışmalarında bu durumdan bahseder, ‘‘...Paşa çok defa, Bey(Bedirhan Bey) ’e haber yollayarak Mir(Halef Bey) ’e karşı harekete geçmesini istediyse de Mir’in maiyetindeki süvarilerin fazlaca olması, kazada Bey’e bağlı ağaların Mir’den çekinmeleri buna mani olmuştur…’’. Ünlü Kürt şairi Cigerxwin(Mele Şeyhmus) ,Stockholm’de yaşadığı sırada Mıhellemi’lerin kendine özgün bir halk olduğunu, muhtemelen Kürtlerle aralarında akrabalık olduğu ve arap çölünden gelmiş olabileceklerini söylemektedir. M.Emin Zeki Bey, ‘‘Kürdistan Tarihi’’ kitabında Mıhellemi’lerden Kürt Aşireti olarak söz etmiştir. Yine Ziya Gökalp ‘‘Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler’’ Kitabında Mıhellemi’lerden Kürt-Arap Aşireti diye bahseder. 1925 Şeyh Sait ayaklanması esnasında Deyrizbine(Acırlı) 'nın Darıssor bölgesinden,Kefarhuvar(Gelinkaya) mıntıkasına geçip buraya yerleşen Mıhallemi Mir’i Hacı Mehmet Bey, çevresindeki Ağaların ısrarlarına dayanamaz ve ayaklanmaya katılır.Maiyetinde ki Süvarileri dörde böler ve üç oğluna da farklı bölgeleri zapt etme emrini verir. Şeyh Sait Hareketinin iyi yönetilmemesi ve kendisine ayaklanmaya katılması için ricada bulunan bazı Ağaların Suriye’ye geçmesi Hacı Mehmet Beg(Bey) ’in yalnız kalmasına neden olmuştur daha sonraları en küçük oğlu Hasan Beg(Bey) bu hadiseyi anlatırken babasının bu durumdan derin üzüntü duyduğunu ve onursuzca bulduğu bu davranışı kabullenemediğini söyler. Üzerine gelen kalabalık Askerler, maiyetindeki birçok mıhallemi gencini telef eder ve Hacı Mehmet Bey’de yakalanarak Mardin Kalesine Hapsedilir. Büyük oğlu Halef II Bey ve damadı olan Midyat’ın ünlü Kürt Ağası Aziz Ağa (bu aileden gelenler daha sonraları soyadı olarak Midyat adını kullanacaklardır) bu durumdan sonra emsallerinin aksine Suriye’ye kaçmayı kendilerine yediremezler. Yiğitliği ve cesaretiyle tanınan kardeşi İsmail Bey’in durmadan çarpışmalara katılması ve Hacı Mehmet Bey’in esir tutulması Halef Bey’i geri çekildiği TurAbdin Dağlarından inmeye zorlar ve kız kardeşinin kocası olan Aziz Ağa ile birlikte saldırıya geçer. Uzun süren ve birçok yiğitliğe sahne olan çarpışmalardan sonra Halef Bey, iki oğlu ve Aziz Ağa öldürülür. Subaylar ileride sorun çıkmaması için mezar yerlerini gizli tutarlar. Günümüzde halen bu Kişilerin nereye gömüldükleri bilinmemektedir. Halef Bey’in öldüğü haberini alan İsmail Beg(Bey) maiyetindeki Süvarilerle hücuma geçer yiğitliyle nam salmış bu Mıhellemi Mir’i sayıca kendilerinden mislice fazla olan askerleri uzun süre uğraştırır ve Kayıplar verdirir. Arkadan saldırmayıp yüz yüze vuruşması herkesin takdirini toplar. İsmail Bey ve hayatta kalan az sayıda kişi yaralı olarak yakalanır. Askerlerin İsmail Bey’in kim olduğunu sormaları üzerine, Bey’e kiloca ve boyca yakın bir mıhallemi genci öne çıkarak kendisinin olduğunu söyler. Gencin kafası kesilecek iken Bey, gence kıyamaz ve bağırarak Şeceresini saymaya başlar. Onun bu hareketi ve vuruşma hukukuna riayet etmesi büyük sempati toplasa da nihayet İsmail Bey’in kafası kesilir ve uzunca bir mızrağın ucuna takılarak Hacı Mehmet Bey’in bulunduğu kaleye götürülür. Askerlerin mızrağın ucunu uzatıp Hacı Mehmet Bey’e ‘bu neyin kafasıdır’ diye sormaları üzerine, Hacı Mehmet Bey’in ‘‘Bu bir Koç Kafasıdır’’ diye manzum bir yanıt vermesi meşhurdur. İsmail Bey’in bu şekilde ölümünü kabullenemeyen Hacı Mehmet Bey iki ay geçmeden hapis tutulduğu kalede üzüntüden ölür. Geriye bir tek Hasan Beg(Bey) kalır. Kardeşlerinin en küçüğü olmasına rağmen, renkli kişiliği ve yiğitliği ile ileriki zamanlarda en meşhur Mıhellemi Mir’i olacak Hasan Bey maiyetindekileri dağıtarak onlara sürgünü kabullenemeyeceğini söyler ve Aynkef(kayapınar) köyüne güvendiği bir dostu olan hasan hewê’nin evine sığınır. Hasan Bey(Beg) burada 7 yıl boyunca gizlenir. Evin dağa taraf olan duvar taşları sökülür ve Hasan Bey için bir oda kazılır daha sonra da taşlar tekrardan örülür. Bey’e her yemek getirilişinde bu işlem aynen uygulanır. Her ne kadar yorucu olsada gizlilik esastır. Hasan Bey(Beg) bu evde kaldığı her yıl için dağa yamaç 1 oda kazar ve 7’inci yılın sonunda 7 kapısı olan daha taraf oyulmuş bir ikinci ev ortaya çıkar. Sürgünlerin gelmesi ile gizlendiği yerden çıkan Hasan Beg(Bey) Aynkeften(kayapınar) ayrılarak Midyat’a geri döner. Renkli kişililiği, otoriter yapısı, cesareti ve ihaneti kabullenemeyişi Hasan Bey’in bilinen özelliklerindendir. Hewerki Ağası Ali Battê ile kirveliği ve Omeriyan aşireti reisi Ahmet Ağa’nın kızı ile evli olması Hasan Bey’e farklı bir konum kazandırmıştır. İsa Bey’den sonra bilinen en Meşhur Mıhellemi Mir’i Hasan Beg(Bey) ’dir. Milattan önce ve sonrasında Mıhellemiler’in yaşam koşulları ve şekilleri onların hiçbir topluluğun alt zümresi olamayacağının bir kanıtıdır. Kendilerine has ırki özelliklerin ve konuşma dili olan mıhellemice’nin tarihten buyana ne kadar değiştiği veya diyalektik etkilenmelere maruz kalındığı bilinmemektedir.Günümüzde Türkiye Cumhuriyeti Topraklarında yaklaşık 500 bin Mıhelleminin yaşadığı sanılmaktadır. 
 
  Bugün 1 ziyaretçi (1 klik) kişi burdaydı! Kolostomili hastalara bakım veren hemşirelerin bilgi düzeylerinin incelenmesi/ext/belgeler_v_e.swf">  
 

oyun 1
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol